İngiliz medyası, son dönemde İran ve İsrail arasındaki gerilimin tırmanmasıyla birlikte olası bir savaş senaryosunu gündemine taşıdı. Özellikle iki ülke arasındaki uzun süredir devam eden düşmanlık, bölgedeki diğer ülkelerin ve küresel güçlerin nasıl bir tutum alacağına dair merak uyandırıyor. Bu olası çatışmada, hangi ülkelerin İran'ı ya da İsrail'i destekleyeceği tartışma konusu oldu.
İsrail ile İran arasında çıkabilecek bir savaşta, İsrail’in en büyük müttefiki olarak ABD’nin rolü belirleyici olacaktır. ABD, uzun yıllardır İsrail’in güvenlik politikalarının yanında yer almakta ve bölgedeki askeri desteğini sürdürmektedir. NATO üyesi ülkeler ve Batı bloğunun da büyük ölçüde İsrail’i desteklemesi beklenirken, Avrupa Birliği ülkeleri ise diplomatik çözüm yollarını zorlamaya çalışabilir.
İran cephesinde ise Rusya ve Çin gibi güçlerin nasıl bir tavır alacağı kritik olacaktır. İran’ın bölgedeki stratejik ortakları arasında sayılan bu iki ülke, jeopolitik çıkarlar doğrultusunda İran’a destek verebilir. Özellikle Rusya, Suriye'deki varlığıyla İran'la yakın işbirliği içerisinde ve bu yüzden İran’a askeri veya diplomatik destek sağlayabilir. Çin ise enerji güvenliği bağlamında İran ile ilişkilerini sürdürse de, doğrudan bir askeri desteğe başvurmayıp ekonomik ve diplomatik yollarla İran’ın yanında durmayı tercih edebilir.
Bölgesel güçler arasında Türkiye’nin tutumu ise dikkatle izlenecektir. Türkiye, hem İsrail hem de İran ile diplomatik ilişkilerini sürdürse de, iki ülke arasındaki gerilimin sıcak bir çatışmaya dönüşmesini engellemeye yönelik arabuluculuk yapabilir. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Körfez ülkeleri ise İran’ı uzun süredir bir tehdit olarak görüyor ve bu nedenle İsrail’e yakın durabilirler. Ancak, bu ülkeler de açık bir savaş durumunda daha temkinli ve savunmacı bir pozisyon alabilirler.
İngiliz medyası, bu tür bir savaşın sadece Orta Doğu’yu değil, küresel güvenliği de tehdit edebileceğini ve dünya genelinde enerji piyasalarını olumsuz etkileyebileceğini belirtiyor. Olası bir çatışmanın sonucunda bölgedeki tüm ülkelerin ekonomik ve siyasi dengeleri sarsılabilir, bu da uzun vadeli istikrarsızlıklara yol açabilir. Bu senaryolar, dünya genelinde savaşın önlenmesi için diplomatik çabaların artması gerektiğini bir kez daha gösteriyor.
