Boşanan kadınların yaşamlarını etkileyen 300 gün yasağı, yeniden gündeme geldi. Anayasa Mahkemesi (AYM), bu uygulamanın anayasaya aykırı olup olmadığını değerlendirmek üzere toplanırken, pek çok kadın ve feminist grup konuyla ilgili endişe ve beklenti içinde. Zira, boşandıktan sonra yeni bir ilişkiye başlaması ya da doğurganlık planlaması için 300 gün süreyle beklemek zorunda kalan kadınlar, bu belirsiz uygulamadan çokça etkilenmekte. AYM’nin vereceği karar, hem hukuki hem de toplumsal anlamda geniş yankı uyandırması bekleniyor. İşte, 300 gün yasağının ayrıntıları ve olası gelişmeler.
Türk Medeni Kanunu’nun 124. maddesi gereğince, boşanan kadınların, evlilikleri süresince birlikte olduğu erkeğin soyundan bir yetim doğurması ya da evlenmeden önceki durumu etkileyebilecek şartlar taşımaması için 300 gün beklemeleri gerektiği ifade edilmektedir. Bu, bazı kadınlar için hayatlarını yönlendiren önemli bir kural olarak karşımıza çıkıyor. Bambaşka bir ilişkiye başlaması gereken bir kadının, geçmiş evliliğinin etkisinde kalması, bu kısıtlama ile pekişiyor. Boşanmanın getirdiği psikolojik yükün yanı sıra hukukî zorunluluklar da kadınların hayatını zorlaştırıyor.
Gözler şimdi Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararda. AYM, boşanma sonrası doğum yapma veya yeni bir ilişki kurma hakkının ihlal edilip edilmediğine karar verecek oluşturma işlevi gören mahkeme konumunda. AYM, kamuoyunun sağduyu ve hassasiyetini gözeterek bu konuda adım atacak gibi görünüyor. Daha önce benzer kararlarda, kadın hakları söz konusu olduğunda AYM'nin toplumun beklentilerini göz önünde bulundurduğu ve pozitif ayrımcılığı desteklediği görülmüştü. Bu nedenle, 300 gün kısıtlamasının kaldırılması halinde, kadınların yaşamlarına önemli bir katkı sunduğu düşünülüyor.
Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar, birçok kadını derinden etkileyecek ve belki de toplumda önemli bir değişim yaratacaktır. Ancak bu süreçte, toplumun çeşitli kesimlerinden gelen tepkiler ve yorumlar da sürecin yönünü etkileyebilir. Boşanmanın ardından yeni bir hayata başlama arzusu ile beklemek zorunda kalan kadınlar, AYM’nin vereceği kararın tarafında yer alırlar ve seslerini duyurmak için hak arayışlarını sürdüreceklerdir. Sürecin nasıl işleneceği ve AYM'nin nihai sonucu ne olursa olsun, kadınların hakları ve özgürlükleri üzerine süren bu tartışma, ilerleyen günlerde daha fazla gündeme gelecektir.