2023 yılı, Rusya ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 105. yıl dönümünü kutluyor. İki ülkenin tarihi süreçlerinde pek çok iniş çıkış yaşanmasına rağmen, ilişkilerin her zaman dinamik bir yapıda sürdüğü görülüyor. Bu özel yıl dönümü, iki ülkenin diplomatik ilişkilerini ele almanın yanı sıra, gelecekteki olasılıkları değerlendirmek için de bir fırsat sunuyor. Diplomatik ilişkilerin 105. yılı bağlamında, Rusya ve Türkiye’nin işbirlikleri, zorlukları ve süregelen müzakerelerinin nasıl bir denge oluşturduğunu incelemek önem taşıyor.
Rusya-Türkiye ilişkileri, tarihi bağlamda oldukça köklüdür. Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanan bu ilişkiler, iki ülke arasında pek çok savaş ve barış dönemini de beraberinde getirmiştir. 1918 yılında kurulan Sovyetler Birliği, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu sonrası bir dönüm noktası sağlamış; iki ülke arasında farklı ideolojilere rağmen diplomatik bir diyalog başlamıştır. Soğuk Savaş dönemi, ilişkilerde belirgin bir gerilim yaşansa da, Türkiye’nin NATO’ya katılması ve Sovyetler Birliği’nin devre dışı kalması, iki ülkenin işbirliği için yeni zeminler sunmuştur.
Günümüzde, her iki ülkenin stratejik çıkarlarının birbiriyle örtüşmesi, ilişkilerin derinleşmesine olanak tanımıştır. Enerji, turizm, savunma sanayi ve ticaret alanlarında yürütülen ortak projeler, bu işbirliğinin en önemli unsurlarını oluşturmaktadır. Özellikle, Türk Akımı doğal gaz projesi ve S-400 hava savunma sisteminin alımı gibi anlaşmalar, her iki ülkenin siyasi ve ekonomik ilişkilerini güçlendirmiştir.
Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerde, hem fırsatlar hem de zorluklar söz konusudur. Ortadoğu'daki istikrarsızlık, Suriye krizi ve Karabağ çatışmaları gibi bölgesel meseleler, iki ülkenin işbirliğini derinleştirecek unsurların yanı sıra, potansiyel gerilim alanları olarak da öne çıkmaktadır. Bu tür durumlar, her iki ülkenin diplomatik becerilerini ve müzakere yeteneklerini test etmektedir.
Özellikle, Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımları ve Türkiye'nin jeopolitik konumu, ilişkilerin geleceği için belirleyici olmaktadır. Türkiye’nin Batı ile olan ilişkilerini dengeleme çabası, Rusya’yla olan işbirliğinde yeni bir boyut kazandırıyor. Bu çerçevede, itidalli bir diplomasi izlenmesi, iki ülkenin de karşılıklı yarar sağladığı ilişkilerinin sürdürülmesi açısından kritik bir öneme haizdir.
105. yıl dönümünde yapılan değerlendirmeler, Rusya ve Türkiye’nin ilişkilerinin evrildiği yönü, karşılıklı bağımlılığı ve potansiyel işbirliklerini göstermekle kalmıyor, aynı zamanda tarihsel deneyimlerin bu ilişkilerin geleceğine nasıl yön verebileceğini de ortaya koyuyor. Bu bağlamda, her iki ülkenin de diplomatik iradeleri ve stratejik analizleri, onların uluslararası arenadaki etkilerini artıracak unsurlar olarak görünmektedir.
Sonuç olarak, Rusya-Türkiye ilişkileri, tarih boyunca zorluklarla dolu olsa da, 105 yıl boyunca sürdürülen dinamik diyalog, iki ülkenin gelecekte de işbirliğine yönelik potansiyellerini artırma yolunda önemli bir temel oluşturuyor. Tarihsel derinlik ve güncel gelişmeler ışığında değerlendirildiğinde, bu ilişkilerin nasıl evrileceği, sadece iki ülke için değil, bölgesel ve uluslararası dinamikler açısından da büyük önem taşımaktadır.